21 Kasım 2007 Çarşamba

Hipnoz Teknikleri

Sujenin hipnotize edilerek uyutulması, hemen hemen her ekole hatta her hipnozitöre göre değişir. Bu uygulama tekniğinin kolay ve çabuk sonuç alinabilir tarzda olmasinin önemi şüphesiz çok büyüktür. Bir hipnozitör, hipnoza ne kadar hizli bir şekilde süjeyi atabiliyorsa artık o, hipnotizôrün bir tekniği haline gelir.
Hipnoz, uygulanmaya başladığı tarihten beri bir çok gelişmeler kaydetmiştir. Her yeni teknik, bir sonraki tekniğe temel teşkil etmiş ve böylece daha kolay uygulanabilir hale getirilmiştir.
Bazi araştirmacilann metodlari genel olarak hipnoz teknikleri açisindan büyük önem taşımaktadır. Bu metodlar arasinda;
1- DELEUZE METODU
2- TESTE METODU
3- NOİZET METOD U
4- ESSDAİL METODU
5- FARİA METODU
6- Dr. BRAID METODU
7- CHARCOT METODU
8- LİEABEAULT METODU
9- BERNHEİM METODU sayilabilir.
Bu metodları genel özellik açisindan şöyle izah etmek mümkündür.
DELEUZE METODU
Deleuze’a göre hipnotize edilecek şahısla hipnoze edecek şahıs tam bir uyum içinde olmalidir. Hipnotizör sujenin baş parmaklanndan tutar 2-15 dk bekler. Bu esnada hipnotizör sürekli süjenin (Hipnoz edilen kişi) gözlerine bakarak kontrol altina alir. Daha sonra ellerini omuzlannın üzerine koyar. Bir müddet böyle bekledikten sonra omuzundan kaburga kemikleri-ne doğfu yaygin şekilde pablar yaparak hipnotize eder. Deleuze insan vücudunun manyetik güce sahip olduğu ilkesini temel olarak almiştir.
NOİZET’İN METODU
Bu da bir bakima Deleuze’nun metodunun bir çok defada tekrarindan ibarettir.
Dr. Essdail ise Hintli hipnotizörlerden etkilenmiştir. Ona göre süje karanlik bir odada sirtüstü yatırılır. Hipnotizör süje üzerine eğilerek gözlerine ve midesine hafif ve devamlı paslar yaparak uyumasını sağlar. Burada enteresan olarak hipnotizôrün süjenin gözleri üzerine sicak nefesini vermesi gerekebilir. Çünkü sicak nefesin uyutucu, soğuk nefesin ise uyandırıcı etkisi olduğu o zamanki araştıncılar tarafindan ortaya çikarilmiştir. Essdail bu metoduyla birkaç bini ufak üç yüzü büyük olmal, üzere birçok başarılı ameliyatlar gerçekleştirmiştir.
FARİA isimli rahip ise süje üzerinde telkinin etkili olduğunu savunmuştur. İri gözlü heybetli gôrünü§üyle zamaninin Fransasında bir hayli ilgi toplayan Faria, süjeleriain gözleri içine bakarak otoritesini kullanmak suretiyle kolayca hipnotizmayı gerçekleştirmiştir.
BRAİD METODU
Dr. Braid, hipnoz tekniğinde yardimci aletlerden yararlanml§tir. Ona göre hipnoz gözlerin yorulması ile başlar ve derinleşir. Sujenin karşısına duran hipnotizör, elindeki parlak cismi (saydam kUre, metal…) sujenin gözlerine 450 lik aqi yapacak şekilde tutar. Bu esnada suje telkinle §artlanchrilir. Eğer hipnoza yatkin bir kişi ise dikkatli bakmadan dolayi göz kaslan yorulacak, göz bebeği pupillası önce daralmakla birlikte sonra genişleyip sabit bir pozisyonda matlaşacaktır. Burada dikkat edilecek husus sujenin gözlerini kırpmamasıdır.
CHARCOT METODU
Bu metodun genel prensibi de Dr. Braid’in metodunda-ki gibidir. Fixation temel olarak kullanilir.

DR. BERNELÉMiN USULÜ:
Bernheim telkini büyük ustalıkla kullanan bir hipnozitôrdür. Ona göre suje evvela yapilacak işin zararsiz olduğu bilincine van-nalidir. Hipnozitör bunu sagladiktan sonra şu telkinleri vermeye başlar. “Gözlerime dikkatle bakınız ve yalniz uykuyu dü§ününüz… Göz kapaklarınız agirla§iyor… göttikçe daha çok agirla5iyor. Daha agir… artık kar5i konulmaz bir güç onlara birleştiriyor. Kapaniyor… kapaniyor…” Daha sonra bazi testlerle hipnozun derinleşmesini sağlar. Şüphesiz telkinde sesin de büyük önemi vardir. Zira şevkatli, güven verici ve yumuşak lisan hipnoz için vazgeçilmez öğedir.
JAGOT’UN USULLLERi
Jagot hipnotizmanın başarılı bir tatbikatçısıdır. Deneylerinde başarıya ulaşmak için her türlü vas i tayi ve özellikle telkini kullanmi5tir.
P.C. Jagot süjeye rahat bir koltuğa oturtarak, kendisi ayakta durmak suretiyle telkine başlar. Süjenin bütün kaslarının gevşemiş olduğunu söyleyerek rahatlarnasini sağlar. Si1jenin baş parmaklarinin tırnaklanna sikica tazyik ederek dikkatinin toplanmasini sağ-lar. Daha sonra süjeye devamlı uykusunun olduğunu ve bu uykunun da bütün vücudunu kapladığını telkin eder. Hipnoza meyli olan kimse bu telkinler yönünde kendini hipnotizöre teslim eder. Fakat bu daha ba5langlçtir. İlk safha geçince hipnotizör telkin bambordımanına devam edip kontrolü tamamen eline alir. Jagotun bu metodu, gerçekten etkili bir yöntemdir. Çünkü süjeye güven dolu bir yaklaşım bir çok şeyin baştan halledilmiş olması demektir. Jagottan sonra bu metod daha da geliştirilmiştir.
DR. BER il .1 ONTTN METODU
Enteresan bir kullanış yeri olarak Dr. Berillon hipnozu itaatsiz, hırçın tabiatlı çocuklari terbiye etmek ve
akillandinnak için kullanmıştır. Telkin ve hipnozun çocuklar üzerinde büyük bir etkisi olduğu Dr. Berillon tarafindan ortaya çikarilmiştir. Çünkü çocuklar temkine müsaittir. Bu hususta yani pedogojik eğitimde telkinin önemli bir yeri olduğunu başta Berillon olmak üzere Bernheim, Liebeault ta savunmuşlardır. Çocuk hipnoza alinirken bazi ön bilgiler istenir. Çocuga, mü§fik bir tavırla yakla5ilir. Hipnozun korkulacak bir şey ohnadiÊi telkin edilir. Daha sonra çocuğun gözlerine bakarak monoton bir şekilde gözlerinin yorulduğu ve az zaman sonra derin bir uykuya varacağı telkin edilir. Genellikle çocuklarin büyük bir kesme bu şekilde kolayca hipnoza girer. Burada dikkat gerektiren husus çocuğun psikolojik yapisinin bilinmesidir.
Görülüyor ki hipnoz yapma teknikleri çok çeşitlidir. Yukarda da belirtildi gibi, her hipnotizör kendi kabiliyetine göre çeşitli metodları kullanabilir. Unutulmamalidir ki hangi metod olursa olsun, siijenin ve hipnotiz6riin durumu büyük önem teşkil eder. Çünkü bunlardan birinin uyumsuzluğu, hangi metod kullanılırsa kullanılsın o seansin başarısızlıkla sonuçlanması demektir.

15 Kasım 2007 Perşembe

Hipnoz Ve Magnetizma - Video

Türkiyede Hipnoz'un Durumu

Avrupada yüzyillardir tartışılan bu konu maalesef ülkemizde henüz tartışma safhasına bile gelmemiştir. Her şeyi 200-300 yil geriden takip eden ülkemiz, henüz hipnozu da keşfetmiş değildir. Bizi bu karamsarlığa götüren olgular, Türkiye’de henüz ciddi ve devamli bir ilmi çalışmanın olmamasidir.
Örendiğimize göre ülkemizde ilk ciddi çali5ma, konuyla ilgili olarak Cemil Sena Ongus tarafindan 1935- 1951 yillannda yapilan bir tercümedir. Pierre Janet’in kitabinin dilimize (”Ruhi Mucizeler” ve “Hipnotizma” )kazandirilmasindan sonra 1946′larda Dr. Bedri Ruhselman’ın kendi spirutualist bakış açisindan yayınladığı eserlerinde hipnotizmayla ilgili kısımlar görmekteyiz. rmekteyiz. 1951 de ülkemize gelen D.D.Watson isimli bir §ahis aracillkiyla yapilan çalışmalar ile hipnoz ülkemizde üniversitelerde taninma imkani bulunmuştur. Bir kisim operasyonlar hipnoz ile yapilrmştir. İlk ciddi ilmi çalışma Dr. Cb Tan tarafindan yapılmıştır.
Dr. Can bu konuyla ilgili Türkiye’de ilk tezi vefti§tir.Dr. Can’ın arkadaşı Dr. Aksoy’da yaptığı bir çalışma ile Türk Nöro-Psikiyatri cemiyetinde ilk ilmi ve ciddi tebliği sunmuştur. Dr. Sevil Akay ve Prof. Dr. Orhan Toygar da hipnotik anestezi ile operasyonlar yapmışlardır.
5u anda konuya ilgi duyan ilim adamlarımızın sayisi oldukça çoktur. Ülkemizde bu konudaki en ciddi çalışma ProLDr. Recep Doksat tarafindan yapılmıştır. Kendisinin ihtisas tezi romatizma üzerindedir. Ve temeli bu tez olan eseri yayinlami§tir. Aynca yine bir ihtisas tezi olan hipnodonti Diş hekimi Turan Cengiz tarafindan hazırlanmıştır.Pekiyi derecede kabul edilmiştir.
Prof.Dr. Ahmet Edip Uysal ve Prof.Dr.Hayati Çelebi’nin yayinladigi çeşitli makaleler bulunmaktadir. Yine Pediatrist Dr. Murat Yurdakôk’ün yayinladigi hipnotizma kitabi da vardir. Ülkemizde ilk defa konunun üniversite bünyesinde bir kongrede tartışılması Erzurum Atatürk Üniversitesinde lniustur. 1982 ve Ulusal nörofizyoloji kongresinde hipnotizma paneli düzenlenmiştir. İstanbul ve Bursa’dan Dr. ve Diş Hekimi hipnozitörler hipnozu çeşitli aqllardan tartışmışlardır. Ve, hipnotik anestezi ile sünnet yapmışlardir. Hipnotizmanın cerrahi de uygL?Ianmasini birçok ameliyat ile gerçekleştiren Op. Rr. İsmet Hüsnü Öztürk vefat ettikten sonra ardinda birçok talebe birakmi§tir. Halen ülkemizde İstanbul, Ankara, Bursa, Erzurum ve Kayseri başta olmak üzere birçok merkezlerde çalişmalar yapilmaktadir. Buna rağmen ilmi bir çalışmanın varlığından bahsetmek ise oldukça zordur.

9 Kasım 2007 Cuma

Hipnozun Tarihi Oluşumu

Hipnotizmanın kesin tarihi bilinmemekle beraber insanligin doğuşu ile beraber kullanildigi düşünülmektedir. insanlik tarihi boyunca, transla oluşan büyü, keramet, sihir, gibi hipnotizmaya bağlı olağanüstü haller gizliliğini koruduğu için uzun yillar hipnotizmanin bilimsel bir tanimi yapilamami§tir.
Genellikle gizli ilimlerin (OCCULTİSME) kaynağı doğudur. Eski Çin, Misir, Hind ve diğer uzak doğu memleketlerinde gösterilere özellikle olağanüstü gösterilere şahit olmak mümkündür. Örneğin Hint fakirleri ve yogacıların vucutlannı kaskati (kataleptik) hale getirmeleri, solunum ritmini düşürerek bir ölü gibi kalabilmeleri de hipnotizmaya baglidir. Ayrica bu kişilerin metabolizmalarını düşürerek güiilerce aç ve susuz kalabildikleri de saptanmıştır.
Bu olaylara Amerika kıtasındaki yerli halkta da rastlanmi5tir. Batida ise Hıristiyanlığın getirdiği mistik özellikler sonucu oluşan ve Hz. İsa’yı taklid eden vucudunun çeşitli yerlerinde yaralar açip bu yaralari her hafta kanatabilen mistikler Avrupada da tezahür etmiştir. Bu gösterileri genellikle dini ayinlerde yaptıklarında hipnotizmaya bağlı olarak yapıldığı görüşünü kuvvetlendirmektedir. Hipnotizmayı tanimak için eski medeniyetlerin bıraktığı kil, taş, papirus vs. gibi yazili ve resimli belgeler araştırılmıştır.
Bu yolla elde edilen bilgilere göre eskiler, bu gün sistemli birbiçimde incelenen ve uygulanan hipnotizmayı çok iyi biliyor ve çok değişik yerlerde uyguluyorlardı. Kullandıklan usul bu günkü gibiydi; Pas, El tutma tekniği, Sabit bakış vs. Din adamlari ve hekimler eskiden özellikle bu yöntemleri oldukça çok kul1anmiş1ardir. Kullandiklari bu usul ve teknikle zamanimiza kadar sürüp gelen bir mükemmelliğe sahiptir.

Misirli, Fenikeli ve eski İbranili kahinler, hint fakirleri ve yogacılar, eski Ofrik dinlerin peygamberleri ve hekimleri manyetizmanın bütün inceliklerini biliyorve kullanıyorlardı.
Ortaçag’da-, Avrupa’da manyetizma ustalari, büyücüler ve kahinler diri diri yakıldılar. Buna ragmen Ortaçağ’da bazi aydinlar manyetizma biliminden haberdarlardı.
R.Bacon, C.Agrippo, Paracels, M.Fieih. İbn.Sina vs. Bu 5ahislar bu bilimin metodlannı ve pratik yönlerini yazarak zamanımıza’da işik tutmuşlardır.

Franz Antony MESMER (1734-1818) ile Manyetizmanın bilimsel yönü daha da ağır basmıştır. Bir Tip adami olan Mesmer 1765′te Doktora tezi olarak “YILDIZLARIN VE SEYYALELERİN İNSAN VUCUDU ÜZERINDE Ki FİZYOLOJİK TESİRLERİ” konulu bir tez vermiştir. Bu tez-de insanlarin yildizlarin tesiri altinda ya5adigim, kainatı dolduran manyetik bir seyyalenin insanlara nufuz ederek onlarin hastalanmasina ve sıhhatli kalmalari üzerine etkili olduğunu ileri sürmüştür. 1 Mıknatısla tedaviye inanan Cizvit papazı Hell’in ilgisini Mesmer’in tezi cezbetmişti. Bunun üzerine Hell Mesmere bazi mıknatıslar gönderdi. Mesmer bu mıknatısı ilk önce bir kalp hastasi üzerinde deneyerek başarılı oldu ve daha sonra “Mademki mıknatıstaki seyyale vucuda intikal edip oradakalabiliyor öyleyse bu seyyaleyi vücuda sindirip eller vasitasi ile akıtarak kullanmak ve şifa vermek kabildir.” diye düşünmeye başlamiştir.
Daha sonraki yillarda Mesmerin ta- 1 lebesi olan PUYSEGUR hocasının yolunda çalişmalarma devam ederken bir gün bir çoban’ı uyur gezer haline soktuğunu farketti. 1784 mayis ve haziran aylarinda böyle teerübelerle 10 kişiyi suni uyurgezer haline koymakla geçiren Puysegur bu hali tabii uyurgezerliğe benzettiği için “Somnombulisme artıficielle” adini takmıştır.
Pransada 1821′de RECAMİERE, 1829′da CLOQET ağrısız ameliyatlar yapmışlardır. Yine Fransiz di§çisi olan OUDET 1837′de telkin edilmiş anesteziden yararlanarak diş çekmiştir.
Puysegur’un keşfinden sonra 1787 PETETM 1813′de DELEUZE suni uyurgezerlik hakkinda eser yayınlamışlardır.
Bu dönemde suni uyurgezer haline getirilen şahıs (Süje)paranormal olaylann tezahür etmesi nedeniyle bu durumu suistimal ederek sahne gösterileri yapan manyetizörler de oldu. Bunlardan biri de şair LAFON TAİN’in dedesi manyetizör Charles Lafontaine’dir. Bu manyetizör sayesinde hipnotizmanın temelleri atilmiştir.
C.LAFONTAİNE’in gösterilerini dikkatle izleyen Dr. J.Braid bunu gözleri yormakla mümkün olabileceğini düşündü ve bunu yakinlari üzerinde denedi. Onlara, baki5larmi parlak bir cisme sabitleştirerek yordu ve bunu çok basit şekilde yapabileceğini ispat etti. Buna da Grekçe uyku anlamina gelen HYPNOS adini verdi. Bu şekilde Hypnos terimini ilk defa 1841′de Dr.J. Braid kullanmiş oldu.
ileriki yillarda Braidin bir eserini okuyan fransız köy hekimi Liebeault Braid’din sabit bakış usulüne sözle telkini de ustaca katarak tam 20 yil başan ile kullandi.
Çağımızı etkileyen ilim adamlanndan biri olan Simund Freud da hipnozdan çok yararlanmi§tir. PSIKANALIZ teorisini hipnoz sayesinde kurmuştur.
Çağımızda söz sahibi bir diğer bilim adami da Pavlov dur. Köpekler üzerinde yaptığı çalışmalarla şartlı refleks olayini izah etmiştir. Davram5larimizin temelinde de ayni bu tip şartlı reflekslerin yattığını ileri sürmüstür. Hipnozu da beynin bir kismi inhibisyonu ile giden bir şartlı refleks olayina benzetmiştir.

Panzehir

Hipnoz Video: Hipnoz İçindeki bir insan

Hipnoz Hakkında Bazı Gerçekler Ve HipnoTerapi - Video

Tedavi de Alternatif bir yaklaşim: Hipnoz

Hipnoz, bazılarımızın bugün kadar hiç duymadığı, bazılarımızın sadece isminden haberdar olduğu, pek çoğumuzun ise duyduğu halde inanmadığı ya da inanmak istemediği bir konudur. Hipnoz, tarih öncesinden beri bilindiği, son birkaç yüzvılda da üzerinde bilimsel araştırmaların yapildiği bir” koıııı olmasına rağmen, ülkemizde yeteri kadar tanInmamakta ve istifade edilemenıektedir.
Hipnoz; “bir şahsın, bir başka şahsa telkin yoluyla, o sahsı emrine alarak, söylediği telkinleri kabul edilir duruma sokma halidir” die tarif ediliyor. Hipnozun “bir çeşit uyku
hali” olduğu da bir çok tarifte yeralmıstır. Hipnoz Osman-1 anda “Nevm-i Sınai “, Ingilizcede de “Hypnosıs”olarak adlandırılmıştır.
Hipnoz’un, bir tip dalı olarak dünyada kullanım alanına geçmeden önce ısrarla üzerinde durmak istediğimiz bir nokta var; Hipnoz’u gündeme getirmekteki amacımız , birçok defalar şahid olduğumuz üzere, var olan, fakat bütün yönleriyle açiğa çıkarılamamış olan Hipnoz’u sizlere tanıtabilmekir. Yazdıklarımız iddia değil, gerçeklerdir. Satır satır, bütün yazı larımızı uluslararası Tip Literatürlerinden delillendirmeye hazırız.
Canlılar arasında henüz anlayamadığımız bir bağ bulunduğuna dair pek çok delil vardır. Mesela, DİLBALIĞI düşmanlarından korunmak için deniz dibinde hiç hareketsiz durur, rengi deniz dibinin rengine aynen uyduğu için farkedilmesi imkansızdır. Fakat Mızraklı Köpek balığı hiç şaşmadan onun yerini bulur ve üzerine atılır. Yapılan deneyler sonucu anlaşılmıştır ki
Dilbalığının yaydığı koku dalgalar sadece mızraklı köpek balığı tarafın-darı algılanabiliyor.
Bir başka çarpıcı örnek daha verelim: Bir deneyde 20-40 arasındaki karınca grupları metal kutulara konarak toprağa gömülmüştür. Bu metal kutu-ların bir kısmı kurşundan yapılmış. Kutuların bir kısmına ise karınca konmamıştır. Sonunda görülmüştür ki, röntgen ve gama ışınlarını geçirme-yen kurşun kutular ve boş kutular hariç diğer kutuların bulunduğu bölgelerde karıncalardan oluşmuş kurtarma ekipleri gelerek toprağı kazmaya başlamışlardır. Bu deneyle de canlılar arasında varlığı bilinmeyen bir bilgi iletişiminin sözkonusu olduğu anlaşılmaktadır.
Yine SSCB’de bir denizaltıda yavru tavşanlar belli aralarla öldürülmüş ve binlerce kilometre uzaktaki bir kara parçasında ana tavşanın beyin dalgalara her bir yavrunun öldürülmesi sırasında belirgin değişimler göstermiştir.
Tüm bu deneyler göstermektedir ki elle tutulmayan gözle görülmeyen, laboratuvar şartlarında gözlenemeyen bazı etkenler gözle görülen ve laboratuvar ortamında gözlenebilen sonuçlari oluşturmaktadır. Bu da göstermektedir ki canlılar arasında duyu ötesi algı dediğimiz kompleks ve açıklanamayan bir olay vardır.
Hipnoz da, yukarıdaki örnekler gibi parapsikolojik bir olaydır. Bütün yönleriyle açıklığa kavuşmamıştır ama vardır. İnsan mantığı kabul etmiyor diye bazı gerçekleri inkar etmek fana tiklerin bir tavırdır. Bugünkü mantık ilişkileri içinde kendine bir yer bulamayan gerçekler, ilerde belki de bayrak edilecek hakikatlerdir. Bir kaç yüzyıl önce, çağın en büyük bilim adamına bir telsiz sistemi getirsek ve göstersek: mekanizmasını izah etmeye çalışsak herhalde bizi ilmi anlayışımız için tebrik etmeyecekti.
Gerçekler ve doğrular hiçbir zaman değişmemiştir. Ancak insanların gerçekleri ve doğruları tarih boyunca çok değişik olmuştur. Klasik fiziğin temel kanunlarını tesbit eden newton doğmadan önce de fizik kanunları belirli bir gerçeklik üzerine fonksiyonlarını icra ediyordu. Bu prensipleri sarsan ve savunucularını şaşkına çeviren einstein ‘ in rölativite teorisi ortaya atıldıktan sonra da gerçekler aynı kanunlarla yönetilmektedir.

Panzehir