9 Kasım 2007 Cuma

Tedavi de Alternatif bir yaklaşim: Hipnoz

Hipnoz, bazılarımızın bugün kadar hiç duymadığı, bazılarımızın sadece isminden haberdar olduğu, pek çoğumuzun ise duyduğu halde inanmadığı ya da inanmak istemediği bir konudur. Hipnoz, tarih öncesinden beri bilindiği, son birkaç yüzvılda da üzerinde bilimsel araştırmaların yapildiği bir” koıııı olmasına rağmen, ülkemizde yeteri kadar tanInmamakta ve istifade edilemenıektedir.
Hipnoz; “bir şahsın, bir başka şahsa telkin yoluyla, o sahsı emrine alarak, söylediği telkinleri kabul edilir duruma sokma halidir” die tarif ediliyor. Hipnozun “bir çeşit uyku
hali” olduğu da bir çok tarifte yeralmıstır. Hipnoz Osman-1 anda “Nevm-i Sınai “, Ingilizcede de “Hypnosıs”olarak adlandırılmıştır.
Hipnoz’un, bir tip dalı olarak dünyada kullanım alanına geçmeden önce ısrarla üzerinde durmak istediğimiz bir nokta var; Hipnoz’u gündeme getirmekteki amacımız , birçok defalar şahid olduğumuz üzere, var olan, fakat bütün yönleriyle açiğa çıkarılamamış olan Hipnoz’u sizlere tanıtabilmekir. Yazdıklarımız iddia değil, gerçeklerdir. Satır satır, bütün yazı larımızı uluslararası Tip Literatürlerinden delillendirmeye hazırız.
Canlılar arasında henüz anlayamadığımız bir bağ bulunduğuna dair pek çok delil vardır. Mesela, DİLBALIĞI düşmanlarından korunmak için deniz dibinde hiç hareketsiz durur, rengi deniz dibinin rengine aynen uyduğu için farkedilmesi imkansızdır. Fakat Mızraklı Köpek balığı hiç şaşmadan onun yerini bulur ve üzerine atılır. Yapılan deneyler sonucu anlaşılmıştır ki
Dilbalığının yaydığı koku dalgalar sadece mızraklı köpek balığı tarafın-darı algılanabiliyor.
Bir başka çarpıcı örnek daha verelim: Bir deneyde 20-40 arasındaki karınca grupları metal kutulara konarak toprağa gömülmüştür. Bu metal kutu-ların bir kısmı kurşundan yapılmış. Kutuların bir kısmına ise karınca konmamıştır. Sonunda görülmüştür ki, röntgen ve gama ışınlarını geçirme-yen kurşun kutular ve boş kutular hariç diğer kutuların bulunduğu bölgelerde karıncalardan oluşmuş kurtarma ekipleri gelerek toprağı kazmaya başlamışlardır. Bu deneyle de canlılar arasında varlığı bilinmeyen bir bilgi iletişiminin sözkonusu olduğu anlaşılmaktadır.
Yine SSCB’de bir denizaltıda yavru tavşanlar belli aralarla öldürülmüş ve binlerce kilometre uzaktaki bir kara parçasında ana tavşanın beyin dalgalara her bir yavrunun öldürülmesi sırasında belirgin değişimler göstermiştir.
Tüm bu deneyler göstermektedir ki elle tutulmayan gözle görülmeyen, laboratuvar şartlarında gözlenemeyen bazı etkenler gözle görülen ve laboratuvar ortamında gözlenebilen sonuçlari oluşturmaktadır. Bu da göstermektedir ki canlılar arasında duyu ötesi algı dediğimiz kompleks ve açıklanamayan bir olay vardır.
Hipnoz da, yukarıdaki örnekler gibi parapsikolojik bir olaydır. Bütün yönleriyle açıklığa kavuşmamıştır ama vardır. İnsan mantığı kabul etmiyor diye bazı gerçekleri inkar etmek fana tiklerin bir tavırdır. Bugünkü mantık ilişkileri içinde kendine bir yer bulamayan gerçekler, ilerde belki de bayrak edilecek hakikatlerdir. Bir kaç yüzyıl önce, çağın en büyük bilim adamına bir telsiz sistemi getirsek ve göstersek: mekanizmasını izah etmeye çalışsak herhalde bizi ilmi anlayışımız için tebrik etmeyecekti.
Gerçekler ve doğrular hiçbir zaman değişmemiştir. Ancak insanların gerçekleri ve doğruları tarih boyunca çok değişik olmuştur. Klasik fiziğin temel kanunlarını tesbit eden newton doğmadan önce de fizik kanunları belirli bir gerçeklik üzerine fonksiyonlarını icra ediyordu. Bu prensipleri sarsan ve savunucularını şaşkına çeviren einstein ‘ in rölativite teorisi ortaya atıldıktan sonra da gerçekler aynı kanunlarla yönetilmektedir.

Panzehir

Hiç yorum yok: